24 Ekim 2012 Çarşamba

AFRİKALI OLMAK



Afrikalı zenci bir çocuğun bu şiiri, 
2005'te yapılan bir şiir yarışmasında "Dünyanın En İyi Şiiri" Seçilmiş...!

Doğduğumda Siyahtım,
Büyürken Siyahtım,
Güneşe Çıktığımda Siyahtım,
Korkunca Siyahtım,
Hastayken Siyahtım,
Öldüğümde Hala Siyahım...

Ve Sen Beyaz Çocuk,
Doğduğunda Pembesin,
Büyürken Beyazsın,
Güneşe Çıktığında Kırmızı,
Üşüdüğünde Mor,
Korktuğunda Sarı,
Hastayken Yeşil,
Öldüğünde de Grisin,
Sen Şimdi Bana Renkli mi Diyorsun...

20 Ekim 2012 Cumartesi

BENİM GÖZÜMDEN İSTANBUL

Süleymaniye Camii Klasik  Osmanlı mimarisinin en önemli örneklerinden biridir.Yapımından günümüze dek İstanbul'da yüzü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın, caminin duvarlarında en ufak bir çatlak oluşmamıştır. Güneşli bir İstanbul gününde artık benim için adet olan Kuru fasulye-Pilav ikilisini yemek için çıktığım cami tarihe yolculukta ki diğer noktamdı. 

Yeni Camii cevrsinde,avlusunda ve duvarlarında bulunan güvercinler herzaman ilgimi çekmiştir.İnsanların onlarla olan ilişkileri onlara yem atmaları çocukların onların üzerine koşarak uçmalarını sağlamaları hep zevkli gelmiştir bana.Bazen sırf bu karmaşayı izlemek için durur izlerim.

Eminönü her zamanki gibi kalabalık ve canlı.İnsanlar biryerden biryerlere sürekli akıyor.Herkesin derdi ayrı.satıcısı alıcısı turisti vs.
Mısır çarşısı akan bir nehir gibi sürekli kalabalık.Satıcıları da bi o kadar heyecanlı.Benim dikkatimi hep turistlerle iskandinav dilleri konuşan esnaf çekmiştir.Çarşıya girince hissedilen kokuda ayrı bir tarihi hava kattığını söyleyebilirim.

Türk lokumunun meşhur olduğunu biliyoruz.Ve bu çarşıda bu lokumun her türlüsüne rastlamak mümkün.Ayrica yörelere ait birçok şekerlemelerde bu çarşıda sergilenip müşterilere sunulan ürünler arasında.


Yukarıdaki  paylaştığım resim Theremin müzik aleti dokunulmadan çalınan  elektronik ve manyetik alan prensibi ile çalışan  sanatçidan bir karedir.gezimin son kısmında istiklal caddesinden geçip Taksim meydanına çıktım. Ve bu cadde üzerinde farklı küçük etkinlikler gördüm.İlgimi en fazla çeken yukarda resmi bulunan müzik aleti ve çalma şekli.

19 Ekim 2012 Cuma

PAMUKKALE (07-10-2012)

 Denizli ilinin tekstilden sonra gelen beyaz gelir kaynağı.Yıl içinde sürekli yerli yabancı turist çeken beyaz cennet Türkiyemizde görülmeye değer yerler arasında yerini almış durumda.
Bir pazar günü arkadaşlarla  2. defa gittiğim Pamukkale yine kalabalık bir kitleyi ağılıyordu.Açıkçası bu beyazlığın neden olduğunu hiç bilmiyorum araştırmadımda . Ama çok güzel olduğunu söyleyebilirim.Küçük havuz tipi yerlerde biriken sulara şifalı diye girenleri görmekte mümkün.Asıl şifalı suyun Karahayıt beldesinde olduğunu bilmeyenler için tekrar söylemekte yarar var.Sıcak sular diye tabir edilen yeraltından çıkarılan şifalı sular birçok ağrı,sızı vs hastalıklarına iyi geldiğine inanılır ve iyide geliyor.İnsanlar hersene buraya gelerek bu sulardan faydalanmaktadır.

15 Ekim 2012 Pazartesi

CAM MÜZESİ (12-10-2012)







SEYYAR AŞÇILIK ÜZERİNE

kazanlar...
babamın emekli olmasından sonra mesleği olan aşçılığı başka bir platformda devam ettirme isteği ile başlayan serüven kısa zamanda  çok yol aldı.Büyük  heyacan ile yılların tecrübesi  marifetlerini halka arz etmeye başladı.1000 kişiye kadar hizmet veren aşçılık hizmeti ticari arabanın alınmasıyla çevre köy,kasaba,ilçe ve illerde de hizmet vermeye başladı.

 

14 Ekim 2012 Pazar

ESİNTİ (11-09-2012)

Bu bölümde güneşli bir istanbul gününde dolaşmış olduğum mekanlardan edinmiş olduğum izlenimleri sunacağım.
 istiklal caddesinden başlayan yolculuğun ilk durağı  Galata Mevlevihanesiydi.herzamanki gibi kalabalık olan caddenin sonunda bulunan Müze o dönemdeki mevlevilerin bir bakıma ibadet hanesi konumunda.



 dar sokaklardan kulayi arkama alarak sahile yürüyüşüm başladı. bu tip sokaklar araçlarla yayaların köşe kapmaca oyununa sahne olur bazen.
 benim için balık tutanları izlemek en az balık tutmak kadar zevklıdir.hele o balığın oltaya takılıpta yukarı doğru cekerkenkı hali hep hoşuma gitmiştir.oraya gelen gencı yaşlısı çocuğu hepsi heyecanlı.bi telaş var hepsinde hemen malzemelerini çıkarıp düzeneği kurup balık tutmaya başlama telaşı.en yaşlısı bıle öyle heyecanlıki görenler ilk defa yapar sanır .ama bu bir zevk işi.
Köprüyü geçmem uzun sürdü.çünkü bi ara daldım balık tutanlara.öylece seyrettim.eminönü herzamanki gibi kalabalık ve ben o kalabalığın içinde yalnızdım yine.yürüyerek tramvay sesleri eşliğinde Gülhane prakına varmıstım.

İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi Gülhane parkının içinden geçerek ulaşılan müzeler topluluğu.büyük avluda büyük kapılı müzeler topluluğu tarzındaki yapılar tarihe yolculukta 2. adımım. 
sonrasnında İsranbul Arkeoloji müzesinde Roma zamanından kalma birçok eserle karşılastım.müze  kümesinin son elemanı Çinili köşk ki girişi benim çok ilgimi çekti ve bi o kadarda hoşuma gitti.camdan olusan taban zemini ayrı bi güzellik teşkil etmiş.

gezimin diğer ayağı ayasofya idi. yine aynı yol üzerinden çok sevdiğim tramvay sesi eşliğinde çıkmiştim Sultan Ahmet meydanına.Müze kartı sahibi olmam girişlerde bekleme yapmadan ve zorlanmadan geçmemi sağladı .Ve pratik bi şekilde girdim Ayasofya Camisine.müze olarak görenlere inat ben Cami diyorum.


KANLICA ( 10-09-2012)


 
üsküdar vapur iskelesinden başlayan kısa süreli otobüs yolculugunun ardından boğaz manzarası eşliğinde 2 köprünün altından geçerek anadolu yakasının ihtişamlı villalarını iç çekerek izleyerek kanlıca yolculuğu yaptım.


öğle saatlerı olması nedeniyle fazla trafiğe takılmamış olmam istanbul gibi bi yerde şansımın iyi olduğuna işaret.daha önce kanlıcadan çok kez geçmeme ragmen ilk defa o meşhur yoğurdu tatma şerefine nail oldum.denize sıfır bir mekanda yoğudun tadına bakmakda ayrı hoş.denizin istanbulun birçok yerine göre temiz olması dikkatimi çekti. hatta balıkları bile gorebiliyordum.deniz ve güneş uyum içerisinde idi.Ki denizden yansıyan güneş ışıkları gözümü alıyordu.
                                                                                                   

ODUN PAZARI EVLERİ (12-10-2012)

anadolu mimarisinin hoş yansımalarını oluşturan bu evler tam bir Osmanlı uslupları ile donanmış yapılardır.iç mimarisi o döneme ait her türlü gelenek görenek ile bezenen evlerin avlu kültürü olmasıda yine aynı dönemi yansıtmaktadir.


Avlu kapılarının geniş olması faytonla içeriye kadar girerek mahremiyyeti vurgulamaktadır.Avlu duvarlarının yüksek olması yine mahremiyyet konusundaki hassaslığı yansıtmaktadır.Sokaklardaki parke taşlarının düzensiz olması ve sürekli yürüyen kişinin önüne bakma ihtıyacı hissetmeside aynı sekılde mahremiyyet olgusunu gün yüzüne çıkarıyor.
dar sokaklar ve düzenli yapılaşma göze çarpan diğer unsurlar.birçok konağın olduğu sokak aralarında geçerek asıl hedefimiz olan cam müzesine doğru yol aldık.